Buyun fıtığı hakkında bilmemiz gerekenler

Boyun fıtıkları toplumda yaklaşık binde 5 ile 20 oranında, genellikle 20 ile 40 yaş arasında ve en sık 5-6 ve 6-7 boyun omurları arasındaki disklerde oluşmaktadır.

Mesleki ve genetik etkenler hastalığın oluşumunda önem taşırlar. Özellikle büro çalışanları, uzun yol şoförlerinde, inşaat ve tarım işçilerinde sıkça karşılaşılır.

Klinik bulguları oldukça değişken olabilir. Örneğin kollarda, parmaklarda, omuzlarda, çene, yüz ve ensede ağrı, uyuşma, güç kaybı gibi bulgular ile belirti verebilir. İleri olgularda ise şiddetli ağrı, kısmi felç görülmesi, yürüme bozuklukları hatta bacaklarda güç kayıpları da bulgulara eklenebilir.

Tanı için mutlaka ilgili branş hekimine başvurulması ve ilgili tetkiklerin yapılması gerekmektedir. MR çektirilmesi muayene ile birlikte tanıyı kesin bir şekilde koydurabilmektedir.

Tedavide acil cerrahi gerekmeyen hastalarda fiziksel tedavi ve bazı öneri ve önlemler ile hasta takibi ilk basamağı oluşturur.

Bu amaçla günlük yaşantının modifiye edilmesi, bazı önlemlerin alınması ve uygulanması, düzenli fizik egzersiz programlarının devam ettirilmesi yararlı olacaktır.

Fizik tedavi ile iyileşmeyen ve acil cerrahi gereken hastalarda ise cerrahi tedavi uygulanması zorunludur.

Temel olarak üç ayrı boyun fıtığı cerrahisi mevcuttur. Çok önceleri başlayıp hala günümüzde de nadiren uygulanan açık cerrahi yöntemler. Bu teknikte boyun ön veya arka tarafından açılarak ilgili disk tamamen ya da kısmen çıkarılır ve genellikle yerine implant yerleştirilir.

Mikrocerrahi olarak isimlendirilen ve v-cerrahinin daha küçük kesiler ile gerçekleştirildiği teknikte ise boyun genellikle 2-3 cm kadar ön taraftan açılarak mikroskop altında işlem gerçekleştirilir. Yine disk tamamen çıkarılıp yerine disk protezi ya da cage ismi verilen implantlar yerleştirilir. Nadiren mikrocerrahi boyun arkasından da uygulanabilmektedir. Ancak mikrocerrahi yaygın bilinenin aksine kapalı ameliyat tekniği değildir. Açık cerrahi tekniği olup yalnızca mikroskop altında daha küçük kesiler ile gerçekleştirilen cerrahi tekniktir.

Son yıllarda giderek popülarize olan endoskopik boyun omurga ameliyatları ise daha modern, dokuları daha iyi koruyan, kas ve bağlara daha az zarar veren hatta neredeyse hiç zarar vermeyen en modern cerrahi tekniktir.

Endoskopik omurga cerrahisinde diskin tamamen çıkarılması gerekmeyecektir. Ayrıca hastanede yatış süreleri ve işe dönüş süreleri daha kısadır. Hastanın cerrahi sonrası konforu oldukça yüksek seviyededir. Daha etkili görüş alanı sağladığı için tecrübeli ellerde oldukça güvenli bir cerrahi tekniktir.

Endoskopik cerrahinin ise yine üç ayrı türü vardır. Monoportal dediğimiz tek delikten yapılan ameliyat, tübüler dediğimiz yine tek delikten ancak hava ortamında yapılan ameliyat ve biportal dediğimiz iki delikten ameliyat olarak sınıflandırılmaktadır.

Biz her üç tekniği de 2008 yılından beridir uygulamaktayız. Ancak çoğunluklar UBE olarak kısaltılan unilateral bi portal endoskopi yöntemini daha fazla tercih etmekteyiz.

Cerrahi riskler birbirine yakın olmakla beraber daha çok cerrahın tecrübesi ve imkanları ile de yakından ilgilidir.

Kalıcı, geçici felçlerin oluşması, ses kısıklığı, yemek borusu hasarları, boyun damarları yaralanması, omurilik hasarı oluşması gibi riskler yanında ağrının geçmemesi de mümkündür. Oranları oldukça düşük olmakla beraber bu riskler hiçbir saman sıfır olarak değerlendirilemez.

Operasyon tekniği ne olursa olsun, ameliyat sonrası hastanın önerilere harfiyen uyum göstermesi başarı için oldukça önemlidir.

Prof. Dr. Hayati Aygün

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Diğer Yazılar

Yazıyı Paylaş: